Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Cumhur Aydın,
Cumhuriyet Gazetesi'nden Leyla Tavşanoğlu'nun sorularını yanıtladı.
- Türkiye’de bir ülke ulaştırma planı var mı?
- Biz plandan ve planlamadan hoşlanmayız.
Çünkü planlar bize
keyfi davranma ve ikide bir değiştirip çıkar sağlama imkânı vermiyor.
Varsa da,
planların, oldukça esnek ve kamuoyunun bilgisi dışında olmaları gerekiyor.
Ulaştırma ana planı da yok.
Olsaydı bile ne kadar uygulanırdı, bilmiyorum.
Özal 1980’li yıllarda otoyol hamlesine girişirken eldeki ulaştırma planlarının hiçbirinde otoyolun O’su anılmazdı.
Olsaydı İzmir-Çeşme Otoyolu yapılır mıydı?
Ya da İstanbul-Ankara arasında Bolu Dağı geçidi en sona bırakılır mıydı?
2002’de duble yol hamlesi başlatılırken de bir ulaştırma planımız yoktu.
Olsaydı 15 bin km. duble yol içermesi mümkün olur muydu?
- Neden?
- Çünkü kapasite açısından bu uzunlukta bölünmüş yola gereksinmemiz yok.
Bunları imal etmekle
yük ve yolcu taşımasında
dünya ortalamalarının üstünde yüklendiğimiz
karayollarında
bu ağırlığı azaltmak bir yana,
daha on yıllar boyunca artaracak yatırımlar yapıyoruz.
Yolların uygun olmayan yüzeylerini kısa sürede elden çıkmalarını,
bitmeyen inşaatların getirdiği olumsuzlukları bir yana bırakalım.
“Yaptık. Fena mı oldu?” garabet bir tanımlama.
Bütün ülkeler sınırlı kaynaklarını
hem ulaştırma sektöründe hem sektörler arasında en etkili biçimde paylaştırmaya çalışıyor.
Bunun için de plana ve bilime başvuruyorlar.
Yapılan yolların büyük kısmının öncelikleri yok;
öncelikleri uydurulmuş.
Açılmış ya da inşaatı süren hızlandırılmış tren hatları da
bir planlamanın parçası değil.
En fazla Ulaştırma Bakanlığı’nın yıllık planlamalarının parçası olabilirler.
Ama tüm sistemlerin bütünleştiği ülke ulaştırma planının parçası olamazlar.
Böyle bir ülke planı söz konusu olsaydı
tüm taraflar önümüzdeki
beş on yılda
demiryolu, karayolu, deniz ve havayolu taşımacılığında
yük ve yolcu taşınmasındaki payların ne şekilde öngörüldüğünü,
artış ve azalışların
hangi yatırımlarla gerçekleşeceğini
biliyor, izliyor olurlardı.
Her ile havaalanı açılması, bazı limanların genişletilmesi kulağa hoş geliyor.
Arz, yolculuk-hareket talebini de genişletir, diyoruz.
Doğru.
Ama bunun doğru olması,
plansız çalıştığımız ve bu plansızlığın
olumsuz sonuçlarını yaşadığımız ve
daha da yaşayacağımız gerçeğini değiştirmez.
- Sizinle yaklaşık 10 yıl önce görev aldığınız
Türkiye Trafik Güvenliği Projesi sonuçlanmak üzereyken konuşmuştuk.
O zamandan bugüne, özellikle bu projenin sonuçlarının hayata geçirilmesi konusunda önemli adımlar atıldı mı?
- Bu proje,
Türkiye tarihinin trafik güvenliğinin iyileştirilmesine yönelik
ilk ve tek bilimsel,
tüm tarafları bir araya getiren hamlesiydi.
1998’de başlayıp 2001’de sonuçlandı.
Mühendislik, denetim, eğitim ve acil yardım bileşenlerinde bütün yenilikler, gelişmeler
o çalışma aracılığıyla Türkiye’deki muhataplarına aktarılmıştı.
Önemli olan sadece son model bir bilgisayarın trafik kontrol aracında bulunması değil,
kontrol için yolu nasıl güvenli olarak daraltmalısınız? Bu da çok önemli.
-Nasıl daha fazla araç hız kontrolünden geçirilir,
-nasıl kural değil, riskler üzerinde yoğunlaşmış trafik eğitimi verilir,
-nasıl her yıl yeni kara noktalar imal edilen yollar yapılmaz?
Bu konular üzerinde durulmuştu. Dahası,
bu üç yılı aşkın ortak deneyimin ışığında,
Türkiye’de ilk kez
ölçülebilir hedefleri,
bunlara bağlanmış ve ayrıntılı tarif edilmiş eylem planlarıyla bir
“Ulusal Trafik Güvenliği Programı”
ortaya konmuştu.
Kısa, orta ve uzun vadede yapılacak konular ve hedefler belirlenmişti.
Ne yazık ki
İsveç parlamentosunda onaylanarak
uygulanan örneğinin
iskeletini baz alan
bizim programımız
=hiçbir zaman uygulanma olanağı bulamadı; =
=rafa kaldırıldı.=
Trafik Makyajla Çözülmez | Yapı
|